Eğitimde Finans Kaynakları -3-
- Türkiye’de Eğitimin Finansman Kaynakları
Türkiye’de eğitim büyük ölçüde kamuca finanse edilmektedir. Her öğretim düzeyinde, görece oranları düşük özel öğretim kurumları bulunmakla birlikte, kamu finansmanı büyük bir ağırlığa sahiptir. Bununla birlikte, ailelerin eğitim harcamalarına katılımı giderek artmaktadır. Yıllar içinde farklılıklar gösterse de, eğitime ayrılan bu önemli düzeyde kamusal kaynaklar, nüfus artışına koşut olarak artan eğitim talebine uygun eğitim hizmeti sunmaya yetmemiş; Türkiye Eğitim Sistemi önemli parasal güçlüklerle karşılaşmıştır. Söz konusu parasal güçlükler, eğitim yöneticilerini özel finansman kaynakları yaratmaya itmiş; bu arayışlar da eşitlik ve eğitim etkinliği bakımından tartışmaya değer sonuçlar üretmişlerdir (Kurul, 2012: 295).
Eğitim yatırımlarının plânlanmasında Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı, kalkınma plânlarına uygun stratejilerle istihdam politikasını belirleyerek, eğitimin yatırım gereksinimini ve kaynağını belirlemektedir. Böylelikle, eğitimin durumu ve hedefler kalkınma plânlarıyla belirlenirken diğer yandan da eğitim şûralarıyla yönlendirilmektedir (Güvence, 2008: 78). Türkiye’de merkezi yönetim bütçesinden ayrılan pay, il özel idareleri bütçesinden ayrılan kaynaklar, eğitime katkı payı gelirleri, dış ülke ve kuruluşlardan sağlanan dış krediler, burslar ve bağışlar, halkın, kişi ve kuruluşlar olarak eğitime yapılan katkıları, bağışları ile okul-aile birliği gelirleri eğitimin başlıca finansman kaynaklarını oluşturmaktadır (MEB, 2009: 40).
Eğitim, temelde bireysel tüketime konu olan bir hizmettir. Bu nedenle eğitimin finansmanının teorik olarak bireyler tarafından karşılanması gerekir. Fakat eğitim hizmetlerinden yararlanan bireylerin, ondan elde ettiği bireysel faydaların yanında belki bundan daha fazla oranda toplumsal faydaları söz konusudur. Başka bir ifadeyle, eğitim sonucu bireylerin gerek maddi ve gerekse maddi olmayan pek çok kişisel kazanımları yanında eğitimin toplumsal katkıları da söz konusudur (Gümüş ve Şişman, 2012: 76).
Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkiye’de eğitimin yatırım ihtiyacı ve bu ihtiyacın kaynağının temini ile ilgili kararlar önceden alınmakta daha sonra eğitim yatırımlarının programlanmasına ve üretimine geçilmektedir. Eğitim yatırımlarının gerçekleşme sürecinin aşamaları aşağıdaki gibidir (Güvence, 2008: 79-80):
-Plânlama: MEB’in ilgili birimlerince, yatırım ilke ve hedefleri tespit edilmekte, eğitim yatırım ihtiyacı, tür ve düzeylerine göre ayrı ayrı ele alınmakta ve plânlanmaktadır. Böylelikle, eğitim yatırımları için ilkeler saptanmaktadır.
-Programlama: “MEB’in gerçekleştirileceği eğitim yatırımları, birimler tarafından belirlenerek “yatırım teklifleri” şeklinde Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığınca Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’na iletilmektedir. DPT yetkilileriyle yapılan görüşmeler sonucu yatırım tekliflerinin uygunluğu belirlenmekte, Yüksek Plânlama Kurulu kanalı ile Bakanlar Kurulu’na ve TBMM’ne iletilerek yasallaşması, yıllık yatırım programında yayınlanması sağlanmaktadır.”
-Projelendirme: Eğitim yatırımlarının büyük bir bölümü, MEB tarafından hazırlanan tip proje uygulamalarıyla gerçekleşmektedir. Eğitim yapılarının fizikî gerçekleşmesi için keşif, ihale, denetim, kabul ve gerçekleştirme işlemleri, Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı’nca yürütülmektedir. Yatırım programında yer alan yeni eğitim proje numaraları, yatırım projeleri listesinin Resmî Gazetede yayınlanmasından sonra Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı’nca proje bedeli esas alınarak ihale edilmektedir. Yıllık bütçelerden amaca tahsis edilen ödenekle onarım için, genel kriterlere göre öncelikli olanlara dağıtım yapılarak ihalesi, denetim ve kabulü gerçekleştirilmektedir.
-Kullanım-Bakım-Onarım (İşletme): Büyük onarımların keşif hazırlama, ihale, denetim ve kabul işlemlerinde etkinlik, Yatırımlar ve Tesisler Dairesinde iken küçük onarımları, okullar kendi bünyelerinde çözmektedirler.
Türkiye uzunca bir süre Gayrı Safi Millî Hâsıla’dan (GSMH) eğitime ayırdığı payı, düşük tutmak zorunda kalmıştır. Son yıllarda gözlenen olumlu gelişmeler ise uzun yılların eksiğini gidermekte yetersiz kalmaktadır. GSMH’den eğitime ayrılan pay gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmışsa da, yılların biriktirdiği eksiklikler sebebiyle kaynak sıkıntısının ciddi boyutlarda olduğu söylenebilir. Son yıllarda nüfus artış hızının düşmüş olmasına rağmen hâlâ nüfus artışının yüksek seviyelerde bulunması ve göç olgusu Bakanlık kaynaklarının yeni okul yapımına harcanmasına neden olmaktadır. Kıt kaynakların nicelik sorununa yöneltilmesinden dolayı eğitimde arzu edilen kalite olgusuna yeterli kaynak sağlanamamaktadır. Eğitim hizmetlerinde kaynakların fiziki yatırıma yönlendirilme zorunluluğu yanında, çeşitli sebeplerle kaynakların etkin ve verimli kullanılamaması sorunlarının da yaşandığı bilinmektedir (MEB, 2009: 40).
Mehmet Birekul, 2016