TÜRKİYE’DE ARZU EDİLEN YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM STRATEJİLERİ
Türk eğitim sistemimizde yer alan eğitim yönetim yapılanması ve eğitim liderliği ile ilgili uzmanlaşmış, akademik çalışmalarımızı yapan insanlar vardır. Bu konuda gelişmiş ülkelerin eğitim stratejilerinden modelleme yaparak etkin şekilde faydalanmak yerine usta-kalfa-çırak ilişkisi veya bir takım ideolojik-siyasi yaptırımlar sonucu atanarak görev yapan okul yöneticilerinin halen görevde olması ülke adına büyük bir problemdir. Kısacası Türk eğitim sisteminde okul yöneticilerinin dolayısıyla okul müdürlerinin ilköğretimden yükseköğretime kadar belirli makamlara gelmesi veya getirilmesi önceden planlanarak kayda değer bir hazırlık ve donanımdan geçirilmemiş kişilerden oluşan ve eğitim yöneticiliği veya okul müdürlüğü için kişilerin önceden bu makamlara hazırlanma bir tarafa hiçbir başlık altında herhangi bir eğitim görmeden gelerek yöneticilik yaparken yöneticiliği kurumda öğrenen insanlardan oluşması çok ciddi bir problemdir. Bu halde yöneticilik bilimsel, sanatsal bir birikime dayalı olmadan direkt olarak deneme yanılma yoluyla gerçekleştirilmektedir. Bu, Türk eğitim sistemimizde halen eğitim ve öğretim ve çocuklarımızın geleceği adına kanayan bir yara halindedir. Ne yazık ki ülkemizin gelişmesi ve geliştirilmesi için de büyük derecede zaman ve kaynak kaybıdır. Okullarımızda hangi kademede olursa olsun bütün eğitim yöneticilerinin belirli bir hazırlık safhası, teorik ve pratik uygulamaları geçirdikten sonra görevlendirilmeleri ve sonrasında eğitim liderleri haline gelmeleri milletimizin geleceği adına en büyük kazançlardan bir olacaktır.
Eğitimde Eşitlikten Eğitimde Adalet Anlayışına Geçilmesi
Büyük bir coğrafyada birçok farklı kültür yapısına sahip toplum için bölgesel iklim şartları, kültürel farklılıklar, farklı inançlar, farklı sosyoekonomik grupların bulunduğunu düşündüğümüzde her öğrenci için eşit imkânın sunulmuş olması durumu, eğitimde adaletin sağlandığını gösteren bir gösterge olmaktan çok, eşitlik dayatması olarak mülahaza edilmelidir. Öncelikle her eşitliğin adalet getirdiği düşüncesi zaten bu olgunun tamamen çarpık olduğunun bir ifadesidir. Bunun yerine öncelikle adalet için eşitlik vurgusu ve pozitif ayrımcılıkla adaletin sağlanacağı gerçeği, düşünülmesi gereken bir durumdur. Öte yandan söz konusu eğitim olduğunda eğitimde eşitliğin dayatılması, gelecekte toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine temelden engel olunduğu anlamını taşımaktadır. Buna göre önemli olan sosyal devlet olmanın da bir gereği olarak çeşitli değişkenler doğrultusunda farklı gruplarda yer alan öğrencelerin pozitif yönde değerlerine göre daha fazla destek görmesinin sağlanabilmesidir. Bu tarz yaklaşımlar ayrımcılık değil aksine eğitimde adalet çerçevesinde fırsat eştiğin bireylere göre kullanmak anlamına gelmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinde temel referanslardan olan eğitim kurumlarının adil eğitim imkânlarından ve programlarından uzak kalması ya da yoksun bırakılması, ülkenin geleceğine verilmiş en büyük zarardır.
Eğitimde Doğu ile Batı Sentezi ve Aidiyetlik Duygusu
‘’Bir fidanın güzel ve istenilen bir şekilde yetişememesi etrafındaki zararlı otlardan mı yoksa çiftçinin ihmalinden mi kaynaklanmaktadır?‘’ Özellikle bir süredir hedeflenen doğu ve güney doğu bölgelerinde yetişen çocuklarımızın topluma yararlı bireyler olarak kazandırılmasının ve memleketimize aidiyetlik duygusuyla sarılmalarını sağlayamamanın birçok nedenlerini saymak mümkündür. Yakın zamanda doğu bölgelerinden batı illerimize gelip eğitim öğretim faaliyetlerine katılan öğrenciler arasında yapılan araştırmalar ve anketler bu olumsuz duygusallığın büyük ölçüde ortadan kalkabileceğini göstermektedir. Bu duruma çözüm üretmek adına yapılacak projeler vardır. Bunlar orta ve uzun vadede (2-4-8 yıl) doğu ve güneydoğu illerimizdeki öğrencilerimize ötekileştirilmediklerini, bu vatanın ortak sahipleri olduklarını ve ülkemize karşı aidiyetlik duygularıyla bu memleketin bütün köşelerine sahip çıkmaları gerektiğinin anlatılması ve öğretilmesidir. Ülkemizin diğer güzelliklerinin ve kültürlerinin tanıtılması (gezi, gözlem, sanat, spor, tatil, akademik aktiviteler) ile planlı ve programlı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İnsanların iyilik ve güzellikler görmesi, yaşaması ve daha güzeline sahip olma arzusuna sahip olması mutlaka normatif bir gelişme olarak topluma çok ciddi manada yansıyacaktır.