ÇARELER ÇARESİZLİKTEN DOĞAR
Binlerce yıllık geçmişimizde ilim ve irfanla sanat, estetik, spor, savunma, astronomi, tıp, matematik, müzik, biyoloji, kimya, fizik, coğrafya, tarih ve diğer tüm bilim alanlarında var olmamızın yegane sebebi diri ve hareket halinde çalışma esasi ile sürekli ileriyi düşünmektir. Son yüzyıla gelinceye kadar küresel ilişkiler içerisinde kendimizi tüm cihana kabul ettirmişken; son asırda tüm kabiliyetini yitirmiş, esaslarını kaybetmiş, ağırlığı hiçbir dış çevre ile itibara alınmayan bir eğitim öğretim politikaları sergiler hale geldik. Önümüzdeki yüzyılların mayasını ne zaman oluşturacağız ki varlığımızı ve ağırlığımızı tüm cihana perçinleyelim? Birilerinin bizleri kırmızı halılarla karşılayıp her türlü gelişmeyi, inovatif çalışmayı, yenilikleri önümüze sermesi gibi bir beklentimiz mi var? Peki ne yapalım, nereden başlayalım ki gelecek nesillerin en iyi ve doğru şekilde yetişmesini sağlayalım?
Her şeyden önce kendimizi tanımamız, kendimize güvenmemiz ve öğrenmeyi öğrenmemizden başka bir çıkar yolumuz olmadığını net bir şekilde bilmemiz gerekmektedir. Bu olmazsa olmaz kuraldır. Toplumun kendini tanıması, köklerindeki gücü tüm hücrelerinde hissetmesi, bu duygu ve inançla kendine güven duyması ve sürekli olarak öğrenmeyi öğrenmesi kendini sürekli yenilemesi gerekmektedir.
Neler yapalım ki bizden sonrakilerin yetişmesini en iyi şekilde sağlayalım?
Çok acil bir Rönesans’a ihtiyacımız vardır. Her nasıl ki 1585’lerde Avrupa’nın sanayi devrimi ile teknolojide ve endüstride sıçrama sağlaması sonucunu halen nüfuz etkisini sürdürmekte, bizlerin de yeni bir sıçramaya hazırlık yapması gerekir.
Çareler çaresizliklerden doğar…
Beytülhikme’yi tekrar yaşamaya; bir meşaleye ve yeni yol göstericilere ihtiyacımız vardır. Aydınlarımız, akademi çevremiz, ilim insanlarımız neyi çözmenin derdindeler?
Henüz kitabımızın sırlarını çözememiş durumdayız. ‘’Sizi bir dişi hücreden yarattım’’ ayetini anlamanın yolu derin ilimdir. Kitabımızı okumak değil sadece. Anlamak, ruhuna inmek, bedenini harekete geçirmek, beynin ötesinde frekansları oluşturabilmek, tekrar kendini resetlemek gerekmektedir. Dijital faşizmi ve dijital uyuşturuculardan kurtulma zamanımız çoktan gelmiş ve geçmektedir.
Yaratılmışların algoritmasını çözme, simyacılığın mümkün olabileceği, holistik gelecek ve insan sonrası, gen teknolojisi ve geleceğin belirleyicileri, uzay ve zamanı değiştirme, nano teknoloji, kuantum çağı nano, nöro, kuanto mühendisliği, DNA bankalarının kurulması, insanın evrilmesi, embriyodan yedeklerin oluşturulması, konnektonların çalıştırılması, beyin mühendisliği, frekans dalga boyu yazılımı, kuantum fiziği, kuantik çağ, epigenetik gibi yüksek akademi çalışmalarımızı derhal gündeme alarak adalet, emanet, ehliyet, maslahat, meşveret ilkelerimiz üzerine kurulan inanç tacımızı tekrar giymemiz ile çaresizlikler yeni umutlara gark olacaktır. Vesselam…